Ses deliği
Bugün bağlamalarda bulunan arka delik aslında gelenekde yeri olmayan bir uygulamadır. 1970'lere kadar göğsünde bir üçgen oluşturacak biçimde birkaç mm. çaplı üç delik bulunan tanburalar yapıldığı ve kullanıldığı bilinmektedir. Fethiyeli Ramazan Güngör'ün curalarında da bu tür delikler görülür . Ancak aynı yapımcının deliksiz curaları da vardır. Bağlamanın dütar, setar gibi Asya kökenli akrabalarında da tekne ve göğüste bu deliklerden görülür. Ancak hiç ses deliği bulunmayan bağlamalar olduğu da bir gerçektir. Hatta Tekeliler iki geleneği ve tekniği birleştirerek arka deliğe kapak yapmıştır. Kendileri bunun (delik kapatıldığında) daha lezzetli ve içli ses elde etmek için kullanıldığını söylemişlerdir.
Bağlamada teknenin arka kısmında kullanılan deliğin fikir olarak eski radyo saz sanatçılarından Orhan Subay'a ait olduğu konusunda birçok lütiye ve bağlama icracısı hemfikirdir. Rahmetli Orhan Subay çok yenilikçi bir karaktere sahip olmalıdır ki kendisinin bağlamada ilk kez sırma telini kullanan kişi olduğu da söylenir. Ancak bu iki yeniliği sahiplenen başka kişilerde yok değildir.
Bağlamada deliğin fonksiyonu sesin dışarı salıverilmesi ve volümün artırılarak daha iyi duyulabilmesini temin etmektir. Ancak delik fazla büyüdüğünde, volümün arttığını buna karşılık sesin içinin boşaldığını ve gürültüye dönüşüp lezzetin kaybolduğunu hissedebiliriz. Demek ki delik nerede olursa olsun belli bir büyüklüğü geçmemelidir. Diğer yandan deliğin yeri , hatta sayısı önemlidir. Acaba tekne üzerinde başka yerde veya yerlerde delik açılabilir mi veya tek bir büyük delik yerine toplamda aynı yüzeyi sağlayabilecek birkaç delik açılabilir mi? Bu denemelerin yeteri kadar yapıldığını söylemek zordur. Aşağıdaki fotoğraflarda bu doğrultuda yapılmış bağlamalar görülmektedir. Farklı boyutlardaki bu çalgılarda klasik arka delik uygulamasından ziyade tekne üzerinde yan kısımlarda ortalama birkaç mm. çapında “çoklu delik” uygulaması yapılmıştır. Bu uygulamanın genel olarak ortak sonuçları şunlardır: -Yaygın olarak kullanılan arkada tek büyük delik uygulaması sesin yayılma yönüne uygun değildir. Bağlamadan çıkan ses icracı ve dinleyiciye yönlenmelidir. Dolayısıyla teknenin üst ve alt yanlarında açılacak küçük delikler sesi icracıya ve karşısındaki dinleyiciye yönlendirir. Bu uygulama öne konulan mikrofonun sesi alabilmesi açısından da avantajlıdır. Hiçbir dinleyici , zorunda kalmadıkça, bir çalgı icrasını icracının tam sağından yada solundan dinlemez. Oysaki mevcut arka delik bağlamanın sesinin yana yönlendirmektedir.
-Klasik arka delikli bağlamalar ile çoklu yanal delikli bağlamalar arka arkaya çalındığında , birinci de sesin tek kaynaktan salıverildiği hissi ortaya çıkarken , ikincide sesin farklı bir çok kaynaktan çıktığı algılanmaktadır.
-Volüm düşüklüğü bağlamanın önemli bir sorunudur. Çoklu yanal delik uygulaması volümü artırıcı etki yaratmaktadır.
Aşağıda bu doğrultudaki denemeler görülebilir.
42 Tekne Tambura
Lütiye: Özay ÖNAL
38.5 K. Saplı Dede Bağlama
Lütiye: Özay ÖNAL
Orta ve Üst Eşik Orta eşik hem taşıyıcı hem de akustik işleve sahiptir. Yumuşak (kelebek, porsuk, vb) veya sert ağaçlardan (kızılcık, şimşir, çalı, erik vb) yapılabilir. Yumuşak veya sert ağaç tercihi bağlamanın bas-tiz dengesindeki zaaflara göre yapılmalıdır. Aşırı parlak, tizleri baskın çalgılarda yumuşak ağaç basları açar. Diğer yandan boğuk tonları sert eşik kullanarak azda olsa açmak (parlatmak) mümkündür. Orta eşiğin üstte sert, altta yumuşak ağaç kullanılarak (örneğin abanoz ve kelebek) iki katlı yapılması da mümkündür. Bu tip eşik de basları ve tizleri birbirine yaklaştırıcı özelliktedir. Eşiğin tellerin altına gelmeyen kısımlarını oyarak boşaltmanın iç sürtünmeyi azaltmak açısından faydası vardır. Ancak tellerin altı kesinlikle boşluğa denk gelmemelidir.
Üst eşik ideal yüksekliğinin üstünde yapıldığı takdirde seste matlaşmaya ve tellerde sertleşmeye sebep oluır. Üst eşiğin, boştaki tellerin perdelere çarpmayacağı yükseklik esas alınarak yapılması gerekir. Tel çentikleri de önemli olup, temiz açılmadıkları takdirde tellerin tutuk tınlamasına sebep olurlar.
Cila –ses ilişkisi
Cila ,tek başına çalgının temel akustik elemanı olmayan, yani ses üretmeyen, ancak tınlama performansında pay sahibi bir unsurdur. Hiçbir iyi çalgı sırf cilası kötü diye çok kötü tınlamaz ancak , cila malzemesinin uygunsuzluğu, kalınlığı tınlamayı olumsuz etkileyebilir.
Öncelikle cilanın bir çalgı için ne anlama geldiği konusunda birşeyler söylemek gerekir. Derimiz vücudumuzu dış etkenlerden koruyan bir duyu organımızdır. Bu etkenler soğuk, sıcak, nem, aşındırma, darbeler olarak özetlenebilir. Çalgılarda bu işlevi cila tabakası üstlenir. Dolayısıyla insan derisinin koruyucu işlevi ile çalgılardaki cilanın işlevi bu bakımdan aynıdır. Ancak ses açısından çalgılarda cila başka bir görev daha üstlenmiştir. Bu da ses ilave karakter verebilme. Bu noktada lütiyeler tarafından kolayca yapılabilecek bir deneyi tarif etmek yerinde olacaktır .
Cila sürülmeye veya atılmaya hazır bir bağlamanın göğüs tahtasına parmağınızla hafifçe vurup , bir iki saniye tahta yüzeyinde bekleterek kaldırın. Bu işlemi birkaç dakika boyunca tekrar edip kulağınıza çıkan sesi yerleştirin. Hatta ses deliğine kulağınızı yaklaştırarak vurun ve tekne içindeki patlamayı hissedin. Daha sonra bağlamanın sadece tekne kısmına cila tatbik edip hiç beklemeksizin aynı vurma işlemini tekrarlayın ve aradaki farkı yorumlayın.
Cila çalgıyı fiziksel etkenlerden korumasının yanısıra sesine de etki eder. Tamamı yada göğsü cilasız eski sazları çalanlar, günümüz sazlarıyla karşılaştırıldığında bu sazların seslerin daha hışırtılı ve çiğ kaldığını hissetmişlerdir. Çalgının gövdesindeki cila, özellikle de göğsündeki, sesi bir nevi filtre işleminden geçirir. Ses dağınık olmaktan çıkıp, toplanır ve daha net tınlar. Ayrıca kullanılan cilanın türü ve kalınlığına bağlı olarak tonda genel bir tizleşme meydana gelir. Sert cilaların,(örneğin polyester vernik) sesi daha tizleştirdiği söylenebilir., Yumuşak cilaların ise( örn. Gomalak) tizleştirme etkisi çok azdır.
|